Günlerden bir gün evimin temizliğini yaparken küçücük çocuğum geldi. Camdan yapılan şaheser bir parçayı düşürerek kırdı. Öyle sinirlendim ki hiçte o kadar sinirlenmemiştim çünkü o benim en sevdiğim annemin değerli hediyesiydi. Gözüm gibi bakardım.
O anda sinirden ağzımdan “Rabbim üzerine duvar yıksın da kemiklerin kırılsın” deyiverdim. Aradan uzun zaman geçti o bedduayı unuttum göğe çıkıp da melekler amin dediğini bilmiyordum.
O küçücük çocuğum büyüdü kardeşleri ile beraber ve o benim en sevdiğim çocuğumdu. Üstüne çok titrerdim, rüzgarın esintisinde bile korkardım ve o bana en çok iyilik yapandı.
Kardeşlerinin içinde okudu, memur oldu ve ona gelin aramaya koyuldum. Babasının eski bir evi var onu yıkıp da yeni bir ev yapmak istiyordu. Oğlum babası ile beraber o eski eve gittiler o anda işçilerde yıkma hazırlığında imişler. O iş ortamında oğlum babasında uzaklaşır işçilerde onun orada olduğunu fark etmezler ve duvar üstüne düşer. Bağırır bağırmaz sesi kesilir herkes onu enkazın altından çıkartmaya çalışırlar
Ama o cam gibi ezilmiştir, kimse yardım edemiyordur ambulans gelene kadar. Hastaneye zorlukla götürürler. Eşim beni arayıp haberi verdiğinde gözümün önünde o beddua ettiğim gün canlanıverdi.
Bayılana kadar ağlamışım kendimi hastanede buldum. Oğlumu görmek istediğimi söyledim. Gördüm onu ama keşke görmez olaydım. Sanki bedduam tutmuştu, çünkü ebeveynlerin bedduası kabul olunurdu.
O anlarda kalp cihazı durdu son nefeslerini vermeye başladı. Var sesimle bağırdım haykırdım ağladım, keşke hayata dönse bütün eşyalarımı kırsa onu kaybetmesem. Keşke dilim kopsaydı da o bedduayı söylemeseydim keşke. Keşke demekle olmuyordu.
Siz ebeveynlere sesleniyorum, çocuğunuza kızdığınızda beddua etmeyin lütfen. Allah mühlet verir ihmal etmez, kabul eder duayı da bedduayı da.